Film Incelemeleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Film Incelemeleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Haziran 2009 Cuma

Inkheart..

INKHEART..
Mürekkep Yürek...Cuma gecesi izlediğim film..Masallarla gerçeğin birbirine karıştığı anları arayanların kesinlikle kendilerini bulabilecekleri, yüzünüzde tebessümle noktalayacağınız hoş bir film..cuma gecesini geçirmek için ideal:) (cmt gecesi planından sonra cuma gecenizi de bloke ediyorum:P)

Lain Softkey'in prodüktörlüğünü ve yönetmenliğini yaptığı, Brendan Fraser, Paul Bettany, Helen Mirren ve küçük yıldız Eliza Hope Bennett'in başarılı performanslarıyla taçlanan 2008 yılı yapımı bu filmin başarılı bir kitap uyarlaması olduğunu tahmin ediyorum:) tahmin ediyorum, zira kitabı henüz okumadım...


Cornelia Funke'nin kaleminden çıkan hikaye, sözcüklerin gücünü izleyicinin karşısına görsel bir şölen olarak ortaya çıkarıyor . Yazıya döküleni dile getirmeleriyle, hayali kahramanlara gerçek hayatta can veren "silvertongue"ların her lütuf sahiplerinde olduğu gibi ödemeleri gereken bir bedel olacaktır. Büyülü bir konuya sahip bu büyülü filmin detayına girerek büyüsünü bozmak niyetinde değilim, tıpkı kendi akıbetini öğrenmek istemediği için inkheart kitabının yazarı Fenoglio ile karşılaşmaktan korkan Dustfinger -Paul Bettany- gibi..
Sadece filmin her masal gibi bittiğini öğrendiğinize şaşırmayacağınızı tahmin ediyorum:)
Siz bu yazıyı okurken, size eşlik etmesi için şarkının soundtracki "My Declaration"i size dinletmek istedim, ancak embedded link hata verdiği için ne yazık ki bunda başarılı olamadım, ama size dinlemenizi tavsiye ederim..
yine de iyi seyirler...

25 Kasım 2007 Pazar

Beowulf..

Iki hafta once vizyona girdigi ilk gun Ingiliz Edebiyatinin ilk yazili epik eseri olan "Beowulf"u izlemeye gittim. Beowulf, universite birinci sinifta Ogut'un dersinde isledigimiz ilk eserdi:) O gun beni 4 sene boyunca nelerin beklediginin de az bucuk farkina vardigim gun olmustu zaten:)
Filmi cok begendim. Filmin yonetmeni Robert Zemeckis her ne kadar eseri beyaz perdeye adapte ederken icerikte bazi degisikliklere gitmis olsa da yine de cok basarili bir yapim ortaya cikarmis. Film, ayni zamanda cok basarili bir animasyondu, oyle ki ozellikle Grendel'in annesi karakterini canlandiran Angelina Jolie ve Kral rolunu ustlenen Anthony Hopkins sanki etiyle kemigiyle filmin icinde gibiydiler. Angelina Jolie ve Anthony Hopkins'in yanisira filmde anime karakterleri bulunan diger aktorler John Malkovich (Unferth), Ray Winstone (Beowulf), Robin Wright Penn (Wealthow), Alison Lohman (Ursula), Crispin Hellion Glover (Grendel) ve Brendon Gleeson (Wiglaf) seklindeydi.
Film hem 2D hem de 3D versiyonuyla vizyona girdi. Biz uc boyyutlu versiyonuna gittik. Turkiye'de vizyona girdi mi kontrol etmedim ama vizyona girdiginde kesinlikle 3D versiyonuna gitmenizi oneririm. Ustelik 3D gozlukleriyle kendinizi ve arkadaslarinizi gormeniz cok eglenceli oluyor:)





22 Ekim 2007 Pazartesi

..ve bir film.."Pan's Labyrinth" -El Laberinto del Fauno- by Guillermo del Toro...Yetiskinler Icin Bir Peri Masali..

Gecen gun beni gercekten etkileyen bir film seyrettim..Filmle ilgili detaylari sizinle de paylasmak istiyorum, imkan bulabilirseniz kacirmamanizi siddetle tavsiye ederim..Iyi seyirler..



***

Long ago in the Underground Realm where there are no lies or pain,
there lived a Princess who dreamt of the human world...
She dreamt of blue skies, the soft breeze and sunshine...

One day eluding her keepers, the Princess escaped...

Once outside, the brightness blinded her and erased her memory...

She forgot who she was and where she came from. Her body suffered cold, sickness and pain. Eventually she died...

Her father, the King, always knew that the Princess would return,

perhaps in another body, in another place, at another time...

And, he would wait for her, until he drew his last breath,
until the world stopped turning...
***
Meksikali film yazari ve yonetmen Guillermo del Toro imzali "El Laberinto del Fauno" 1944 Ispanya'sinda gecmektedir. Ispanya Ic Savasi (1936-1939) henuz sona ermistir. Ancak savasin bitimi barisin habercisi olmaktan cok uzaktir. Film, savas sonrasi General Franco baski rejiminde iki ayri mucadelenin oykusunu aktarmakta beyaz perdeye: fasist rejime karsi durmaya calisan halkin direnisinin ve 11 yasindaki kucuk bir kiz cocugunun bir korku filmini andiran gerceklerin dunyasinda kendince olusturdugu gizemli, karanlik ve kimi zaman tuyleri urperten peri masalinin icindeki yolculugunun..

Film, adini hikayede onemli bir rol ustlenen gizemli yaratiktan almakta. Pan, mitoloji'de yari keci yari insan gorunumundeki surulerin ve cobanlarin tanrisinin adidir. Mitolojide elindeki flutuyle koyun surulerinin arasina dalip, surude panik yarattigi ve cikan karmasadan zevk aldigi yazar. Zaten 'panik' kelimesi de surude ortaya cikan, Pan'in getirdigi 'Pan-ik'ten gelmektedir.


Hikayeye donecek olursak, izleyecek olanlar icin buyuyu bozmamaya calisarak sunu soylemem yeterli olacaktir: Film, babasini yillar once kaybetmis, 11 yasindaki Ofelia (Ivana Baquero)'nin, uveybabasindan olan kardesine hamile annesi, Carmen (Ariadma Gil) ile birlikte yeni "evine" (!) olan yolculugu ile baslar. Ofelia'nin uveybabasi Ispanya Ic Savasi'nin zalim komutani Capitan Vidal (Sergi Lopez)'den baskasi degildir. Carmen, Komutan Vidal'in Ofelia'yi benimsemesi konusunda endiselidir, ve bu nedenle yol boyunca surekli Ofelia'nin iyi bir kiz olmasi yonunde nasihatler vermekte, yeni evlerinde cok mutlu olacaklarini tekrarlamaktadir. Ancak herkesin cok yakinda ogrenecegi gibi, Komutan Vidal'in bekledigi yeni bir aile degil, sadece ve sadece Carmen'in karnindaki ogludur.

Film, savas sonrasi fasist zulum ve baski, ve buna karsi koymaya calisan cumhuriyet yanlilarinin mucadelesi ile Ofelia'nin hem gercek hayatta yasadigi ve hem de peri masalininda yasadigi mucadeleyi basariyla izleyicisine sunmakta.
--
Fimin sonuna kadar, del Toro, izleyicisini gercegin mi yoksa peri masalinin mi daha gercek oldugu ikilemi icerisinde birakmakta..Zaten filmin sonunun bir trajedi mi yoksa bir masalin gercege donusmesi mi olduguna karar vermeyi de izleyicisine birakiyor del Toro.
--
Kisaca, okudugum yorumlardan birinde yazdigi gibi:
--
"Iyiler iyi, kötüler kötü, ortası yok. karakterler kara kalemle karikatürize, tıpkı çocuk masallarında olduğu gibi ama kesinlikle çocuklar için olmayan bir masal bu. Kan ve şiddet birkaç sahnede uzakdoğu filmlerini aratmayacak cinsten. Hikayenin işleyişi ise tıkır tıkır, paralel raylarda hareket eden iki tren. biri dağlarda gerilla savaşının ortasında bir yaşam mücadelesi, diğeri ise küçük kızın içinde bulunduğu korkunç gerçeklikten kaçmak için kendine bir dünya yaratması. hem de Bjork'ten çaldığı bir fikirle: "one day i found a big book buried deep in the ground, i opened it but all the pages were blank, to my surprise it started writing itself, one day i found a big book buried deep in the ground..."(Bachelorette) Işte bu noktadan sonra Ofelia'ya inanıp inanmamak size kalmış. "Dolapta canavar var" diyen mızmız ufaklıklardan mı, yoksa yeraltı dünyasının kayıp prensesi mi? final ise nefis; iyimserseniz masala inanabilirsiniz, and they lived happily after... şayet bardağın boş kısmını görenlerdenseniz de alın size boğazınızda yumruk hissettirecek cinsten küçük bir trajedi."*
*bkz. www.eksisozluk.com -baslik: el laberinto del fauno, yazar: arsonist, 8 numarali entry.

14 Eylül 2007 Cuma

Uykum kacti, goreniniz var mi??:))

Saat sabahin 4.20'si..Arada bir-iki istisna haric, gun sektirmeden saat 11-12'lerde kalkmaya galiba vucudum isyan etmeye basladi:) Bugun isyanin birinci gunu..ilginctir, uykum yok, daha dogrusu varsa da uyuyamadim:) Benim hayatim boyunca cok az zikredecegim cumlelerden oldu zannedersem bu:)

Bugun Ramazanin ilk gunuydu. Aksam 6-9 arasi dersim oldugu icin cok iftar havasi teneffus edebildigimi soylemeyem. Ama yine de iyi ki geldi Ramazan. Yabanci yerde de olsam, yine de havayi degistirdi sanki..Sanki herkesin uzerine hafiften bir uluvviyet serpilmis gibi:) Allah hayirlara vesile kilar ins..

Aksam dersten geldikten sonra da CIS (Bilgisayar Bilgi Sistemleri) dersinden grup calismamiz vardi..Odama gelip dun yaptigim baharatli pilav (pirinc pilavinin artik varyasyonlarini deniyorum:P) ve yesil fasulyeden olusan monumu tam tabagima koydum, yemege baslayacaktim ki, arkadasim yarim saat kadar sonra grup calismamizin bizi bekledigini haber verdi..Cehalet mutluluktur, sozunu unutmak mutluluktur, sekline cevirdigimde bu soz bana o anda adamakilli uymustu hakkaten..Neyse, grup calismasinda gecirdigimizin zamanin verimli bir calismayla % 20'sini odevle, geri kalan yuzdeyi ise kulturler arasi sohbetle gecirdik:) Hos oldu..Sohbete dair kucuk bikac not da duseyim hatta buraya:

-Sadece bizim universitede zannedersem 30 kadar Patel soyadini tasiyan Hintli ogrenci var. Ilk seferde bu kadar cok Patelle karsilasinca, yahu ne kadar genis bir aile bu Patel ailesi diye dusunmustum, hatta bir arkadasa siz kardes misiniz geyigini de yapmisligim vardir hani:D Bu Pateller ne bir aile, ne de herhangi bir akrabaliklari var. Sadece cok kullanilan bir soyadi..Bizdeki demir, ya da ozturk soyadlari gibi..Arada tabii "kucuk" (!) bir nufus farkliligi bulunuyor.

-Yine Patel soyadi Hindistan da ikinci cogunlukta kullanilan soyadiymis. Ilkinin hangisi oldugu hakkinda ihtilafa dustugu icin arkadaslar, burada kesin bir bilgilendirme yapamayacagim ne yazik ki:) Bunun gibi baska cogunlukta olan bircok soyadi varmis ve her soyadi mensubu ayni soyadini tasiyan insanlarla evleniyormus..Aslinda bu bi bakima hos, ozellile bayanlar icin..Soyadi degistirme, yeni soyadina alisma gibi bir durumlari bulunmuyor anlamina geliyor bu ne de olsa.

-Hindistan'da gorucu usulu ile evlenme oldukca yaygin..Bu gorucu usulu bizim eski zamanlardaki gorucu usulu anlayisina benziyor..Evlenecek kizlar ailelerinin uygun buldugu damat adayini dugun zamanina kadar gormeyebiliyor..Onun disinda da bir kerelik ayni evde bir odada kisa bir sure konusmalarina musaade ediliyormus. Tabii buyuk sehirlerde durum tahmin edilebilecegi uzere daha farkli..

-Hinditan'in Gucrati adinda onemli bir eyaleti bulunuyor. Bu Patellerin cogu da aslinda burada ikamet ediyor. Bu eyaletin onemi, Gucratiler Pakistanlilardan ve dolayisiyla Muslumanlardan pek haz etmiyorlar, bu nefret boyutunda da olabiliyor(mus). Benim gordugum bir sey yok, bu yuzden mis'li konustum. Hatta tam tersi burada Hintli arkadaslar arasinda hafif populer bile sayilabilirim:D Muslumanliga olan dusmanliklari aslinda Pakistan'a olan dusmanliklarindan ileri geliyor. Aradaki problem ise yine paylasilamayan kucuk bir kara parcasi..

Velhasilikelam, grup calismasi( konusmasi) 12'de bitti. Sonra baktik, uyku yok, Hend ve Samira -ki film arkadaslari olduk:)- ile bir sinema gecesi daha yaptik. Filmimizin adi : "Children of Men." P. D. James'in ayni adli romanindan Alfonso Cuaron yonetmenliginde sinemaya uyarlanmis, Clive Owen, Julianne Moore ve Michael Caine gibi unlu oyunculari bunyesinde barindaran, 2027 yili Londra'sinda gecen oldukca basarili, belgesel tadinda bir film..Hic de ic acici olmayan bir gelecekte artik kadinlar dogurganlik ozelliklerini kaybetmistir, ve dunyanin yasayan en genc insani olan 18 yasindaki bir gencin ani olumuyle insanlar yasa burunmustur, hem o genc icin ve hem de aslinda gelecege olan umutlari icin..Bununla birlikte herkesten sir gibi saklana bir gercek vardir: bir kadin hamiledir. Ve dunyaya o karmasa, silah sesleri ve kanlar arasinda bir oglan cocugu dunyaya getirecektir. Insanlarin gormeyi ozledikleri , gorduklerinde inanamadiklari, silah seslerini bile susturan, ve mucize olarak addedilen bir olay olacaktir bu..Simdi sira gelecegin ve insanligin umudu olan bu bebegin emin ellere teslim edilmesine gelmistir. Ve burada olaylar baslar...
Guzel bir filmdi..Izlemeye deger hakkaten..
Iste, oyle boyle derken bi baktim saat 3 bucuk olmus bile..simdi de 5'yi gecmis..Buraya geldigim iyi oldu, uykum gelmeey basladi bile:)
Hepinize hayirli sabahlar..
:)))
*Secimler hep vardi.Her sey kaderde yazili olsa da -maktub-, oraya sen secimini yaptiktan sonra yazildi. Ve simdi sira sende, sadece soyle bana: YaZi mi yoksa TuRa mi?