18 Haziran 2010 Cuma

doğru söze ne hacet:)

Yüzde Israr Etme, Doksan da Olur
İnsan Dediğinde Noksan da Olur

Sakın Büyüklenme, Elde Neler Var
Bir Ben Varım Deme, Yoksan da Olur.


(Mevlana)

8 Haziran 2010 Salı

http://fizy.com/#s/1j9yjt

Bu turkuyu ilk Canim Ailem dizisinde Gulendam karakterinden dinlemistim. O zamandan beri de surekli dilimde. O kadar naif ve duygu yuklu bir turku ki..Yazanin eline, yuregine saglik.. Bu turkuyu ibrahim tatlises'ten mustafa keser'e bircok sanatci soylemis, ama ben israrlar gulendam'in soyledigi versiyonu ariyordum -ki kulaklarim beni yaniltmiyorsa, gulendam karakterini canlandiran oyuncunun kendi sesi bu, eger oyleyse bir album yapmayi dusunmeli bence. Cok ihtimal vermemekle beraber son donemde favorim olan fizy'de (www.fizy.com) sarkiyi aradim ve bingo:) turkunun sadece ilk kitasi mevcut, tamamini da farkli sanatcilardan dinlemenizi tavsiye ederim, guftesi de cok guzel zira.. Iyi dinlemeler..

#s/1j9yjt

6 Haziran 2010 Pazar

..

Filistin Direnişi - Arapça Marş from nardantaneler on Vimeo.

"Bu halk sizi öyle bir pataklayacak ki hayatınız gözlerinizin önünden Gazze Şeridi gibi geçecek."

14 bagimsiz yazarin gundeme dair kaleme aldiklari yazilarinin yer aldigi takip edilmesi gereken bir site var. Onlar kendilerine Afili Filintilar diyorlar:
http://www.afilifilintalar.com/

Bu yazarlardan Emrah Serbes'in asagidaki linkteki yazisini okumanizi tavsiye ederim.
http://www.afilifilintalar.com/index.php/afili-parcalar-madde-63-ismet-berkan-ne-diyor-ben-ne-diyorum

ikiyuzluluk ne zor bir 'zanaat', buna ragmen bu 'zanaat'i buyuk bir ustalikla icra edebilenlerin olmasi ne korkunc, ve sahsi menfaatlerin vicdanlari lal edebilmesi ne tuhaf..

5 Haziran 2010 Cumartesi

"Haklı olmak yetmiyormuş..."

Bugün bir blogda okuduğum bir cümle duygularıma tercüman oldu. Bloğun sahibi Gazze yardım gemisine İsrail tarafından düzenlenen zalim saldırı karşısında haklılığımızı ne kadar gösterebildiğimiz ya da gösteremediğimiz üzerine özeleştirel, düşündürücü ve inanıyorum ki yapıcı yönde farklı yol alınmasına vesile olabilecek bir yazı kaleme almış. O yazıyı okumanızı tavsiye ederim:
http://blog.jayaka.com/2010/06/04/4-haziran/

Benim bu yazıyı kaleme almama neden olan o cümleye gelince..Şöyle demiş yazar:
Haklı olmak yetmiyormuş, haklı görünmek de gerekiyor.

Yazar, tüm yazısında o kadar haklı ki..Ama yukarıda alıntıladığım cümle bugün tekrar yaşamak durumunda kaldığım şahsi ve kırıcı bir tecrübenin üzerine öyle bir anda geldi ki, güçlü görünmek adına akmasına izin vermediğim gözyaşlarımın taşması için son damla oluverdi birden.

Bazen haksızlık o kadar aleni, o kadar alenidir ki, sizin bunun üzerine bir şey demenize gerek kalmadığını düşünürsünüz. Görmemek, anlamamak imkansızdır zira. Yine de bu haksızlığa rağmen tavrını devam ettiren insanın anlamasına, görmesine rağmen, belli çıkarlar için, ve bu çıkarlar uğrana atmış olduğu her adımda kendini teselli edebilmek adına yine kendini kandırdığını düşünürsünüz. Ama bilirsiniz ki, içten içe
bilir yaptığı haksızlığı, aksini düşünebilmek imkansızdır neredeyse, o kadar alenidir haksızlık zira.

Bugüne kadar böyle düşünüyordum, hatta içten içe merak ediyordum, klasik ama doğru bir laf vardır ya, acaba başını yastığa koyduğunda hemen uykuya dalabiliyor mu, diye. Ben şüphe ediyordum bundan, nasıl dalabilirdi? ..... Dalıyormuş, hem de belki de saniyesinde. Bu kadar aleniyete rağmen anlamayabiliyormuş görmek istemeyen meğer. Söylemek, haykırmak gerekiyormuş bildiğin doğruyu, haksızdınız demek gerekiyormuş, haksızsınız ama ben hakkımı yine de helal ediyorum size demek gerekiyormuş. Ben her şeye rağmen helalleşirken, ve yüzüme bakıp bana "asıl siz hakkınızı helal edin, bizim sizin üzerinizde hakkımız yok ki," denirken, sanmıştım ki, yapılan haksızlığın ağırlığı ile çıkmakta bu cümle ağızlarından. Olmayabiliyormuş, belki de sırf bir görevi ifa etmek için söylenebiliyormuş bu tip sözler. Bu cümle bile samimiyetten uzak, riyakarane söylenebiliyormuş. Haksızlığın ağırlığını hissetmek şöyle dursun, bunu anlayamamış olmanın rahatlığı bile olabiliyormuş üstüne üstlük.

Bugün bir düğüm vardı boğazımda, yukarıdaki cümleyi okuyunca anladım sorunun nerede olduğunu. Haksızlık ne kadar bariz olsa da, haksızlığı yapan dışındaki herkes bunu görse de, işte, o yapan görmeyebiliyormuş. Ne garip Ya Rabbim, ne acı bir öğrenme oldu bu. İçi, vicdanı rahat koyabiliyormuş başını yastığa. Hakikaten haklı olmak yetmiyormuş, haklı görünmek de gerekiyormuş. Herkesin bildiğini düşünüp, sen susunca, birileri illa ki konuşuyormuş, kimse konuşmasa bile haksızlığı yapan kendini telkin edip, ve de inandırabiliyormuş o şekilde davranmasının gerekli olduğuna, buna hakkı olduğuna. Benim bu şahsi küçücük tecrübemle kıyaslamaya ar ederim, ama tıpkı Filistin'e yapılan haksızlık bu kadar aleni iken, bu kadar dünyanın gözüne parmak sokarcasına aşikarken, yine de İsrailin kendini savunmaya hakkı olduğunu söylemesi gibi..

İçimde ne kin ne nefret barındırabiliyorum, bunun için de Allahıma binler şükürler ediyorum. Şu an o kalbi karartan duyguların hiçbiri yok kalbimde, ama bu acılık, bu sızı..Bunu yazarken bile kalbime sığmayıp, gözlerimden dışarı taşan bu kırgınlık? Kolay kırılıp, ağlayan biri değilimdir aslında, ama bazı şeyler o kadar kırıyor ki beni, resmen paramparça oluyorum, toparlanamıyorum. Bu hissi sevmiyorum, değil mi ki ben hakkımı helal edip, konuyu en Adil olana havale ettim, içim o kadar rahat ki aslında..Sadece unuttuğum, üzerimden attığım, artık konuşmaya bile değer bulmadığım bir konuda bahsettiğim aleniyete rağmen insanların anlamadığı gerçeğine aymam afallattı beni bugün, buna yeni aydığım için de zaten bu kadar paramparça oldu içim. Bugün tekrar Rabbimi vekil kıldım, bilirim ki ortada bir haksılık varsa, kulu affetse de, o haklının hakkını haklıya verendir. Buna tüm kalbimle mutmainim..Ben kimsenin ne yaptıklarından dolayı kötü olmasını, ne hüsrana uğramalarını ne de yaptıklarının kendi başlarına da gelmesini istiyorum. Allahım şahit ya kesinlikle hayır. İlahi adalet zaten var, ben bunun tecelli etmesi için dua da etmiyorum, Rabbim zaten en adil olandır. Bugün şunu çok iyi anladım ki ben sadece ve sadece onların "anlamaları", yaptıklarının idrakine varmalarını istiyorum, bunu diliyor, ve buna tüm kalbimle dua ediyorum. Bilmemenin vermiş olduğu gönül rahatlığı ile devam edebilmeleri acıtıyor canımı. Kötü olmasınlar hiçbir zaman, iyi durumdayken vicdanı sızlıyorsa kişinin, işte o zaman ne yaptığının ayrımına tam anlamıyla varabilmiş demektir zira. Kötü duruma düşünce insan, zaten sorgular kendini, nerede yanlış yaptım diye, o durumda belki de yaptıklarının üzerinde durmak yerine başkalarının ona ne yaptıklarının üzerine kafa yorar daha çok, ve başına gelenlerin asıl nedenini kaçırırıverir yine. O yüzden iyi durumdayken "anlamaları" bu kadar önemli benim için.

Neredeyse 27 yıllık hayatımda hala insanları tanıyamıyor olmam ne garip..İnsanın birinin yüzüne gülüp, güzel şeyler söyleyip ve halen de söylüyor olup, arkasından farklı kişilere farklı şeyler söylebilmesinin ne mantığı var, anlamıyorum, anlayamıyorum. Ben mi çok körüm, yoksa insanlar mı kötü olabiliyorlar? Kötü olmak ne kadar zor bir şey oysa, ne kadar ayrıkı insanın doğasına. Çocukken sorduğumuz sorular gibi oldu bu sorular. Oysa tüm samimiyetimle şu anımda cevabını öğrenmek istediğim sorular benim bunlar.

Haklı olmak yetmiyormuş, haklı görünmek de gerekiyormuş. Hakkını helal edip, Allaha havale etmek kesinlikle en güzeli..Ama giderken en azından kendilerini kandıramasınlar diye, haksızlık ne kadar aleni olursa olsun, bu aleniyete rağmen tekrardan onu dile getirmek ne kadar gereksiz gibi durursa dursun, yine de anlamış olduklarınından emin olmak gerekiyormuş. Anlasınlar da gerisi onların bileceği iş..İsterlerse yine hemen saniyesinde uykuya dalabilsinler.

Her tecrübe bir şey öğretiyor insana işte, ben de hala öğreniyorum. Ve Rabbim sana havale ediyorum, Sana havale ediyorum, Sana havale ediyorum..
*Secimler hep vardi.Her sey kaderde yazili olsa da -maktub-, oraya sen secimini yaptiktan sonra yazildi. Ve simdi sira sende, sadece soyle bana: YaZi mi yoksa TuRa mi?